Mimari
düşünmenin nasıl gerçekleştiğini araştırmak, yüzyıl başında, yapısalcılığın
ortaya koyduğu kuramların mimarlık alanına taşınmasıdır.
Yapısalcık,
ikili karşıtlıkların inşasını temel, evrensel anlamlandırma süreci olarak
belirler. Mimarlık, eğer bir düşünüş biçimi ise (ki öyle olduğunu yalnızca
sezgilerimize dayanarak bile bulmak olasıdır), kendi yapısı içinde bu türden
karşıtlıklar barındırmalıdır. Bunların ortaya konması mimari düşünüş
biçimimizi en azından farklı bir açıdan görmeye yardımcı olabilir. Hiç
şüphesiz ki, bu tezin amacı mimari düşünüşün açıklanmasında bütüncül bir
araç ortaya koymak değildir. Ancak, arasında yapısal açıdan benzerlikler
bulunduğunu sezinlediğim düşünce aracı olan dil ile, bir düşünce
biçimi olan ya da düşüncelerin dışlaşmasına yarayan mimari tasarlama ve
ürün yaratma ediminin, dilsel yapıları açıklamakta başarı sağlayan yapısalcı
model aracılığıyla irdelenmesinin ortaya koyacağı sonuçlara duyulan merak,
bu araştırmayı yapmamı gerekli kılmıştır. Bu sonuçlar üzerinden, mimari
düşünceye yapısalcı bakışa getirilebilecek eleştirileri irdelemek tezin
adeta "kendini davet eden" diğer bir amacıdır.
Yapısalcılığın
dilbilim çalışmaları sonucunda ortaya çıktığını belirtmiştik. Yapısalcılığın
genel bir anlamlandırma modeli olarak çeverimzde yer alan tüm göstergelere
uyarlanması göstergebilimin gelişmesini sağlamıştır. Yapısalcılığın kurucusu
olan Ferdinand de Saussure'ün tanımıyla dilbilim, daha genel bir bilim
dalı olan göstergebilimin bir parçasıydı. Roland Barthes, art yapısalcı
kuramı ortaya attığında bu iddiayı tersine çevirmiştir. Ona göre "dilbilim,
imlerin genel bilminin -imtiyazlı olsa da- parçası değil, semiyoloji dilbilimin
parçasıdır".
Bu süre
içerisinde anlamlandırmanın çeşitli düzeylerinden bahsedilmeye başlanmıştır.
Mitsel anlatı, eğretileme, düzdeğişmece, etrafımızı anlamlandırmada kullanılan
araçlardı. İşte bu noktada incelenmesi gereken bir diğer konu olarak bu
anlatım (anlamlandırma) araçlarının, mimarideki izdüşümlerini aramak bu
araştırmanın kapsamı içine dahil olmakta, tezin amaçlarından biri olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Yapısalcı
serüven içerisinde Barthes, 1967'de "yazarın ölümünü" ilan ederek bir sansasyona
neden olmuştur. Bununla, yazarın niyeti ne olursa olsun, okuyucuların kendi
anlamlarını yarattıklarını söylemek istemiştir. Dolayısıyla metinler, her
zaman kayan, kararsız ve sorgulanmaya açık şeyler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ona göre bu durum, böyle bir yorumun dışında kalamayan bilimsel ve yapısalcı
yazarlar içinde geçerlidir.
Anlam
bilmecesinden kurtulmayı vaad eden yapısalcılık, semiyoloji ve başka üst
dil (dili açıklamak amacını taşıyan dil) biçimleri dile geri dönmekten
kurtulamamışlardır. art yapısalcılığın bir ürünü olan yapıçözümü sıksık
herşeyi göreceli hale getirmekle suçlandıysa da, yapısalcılığa karşı
yönelen ciddi bir eleştiri tarzı ortaya koymaktadır. Jacques Derrida, Batı'nın
akılcı düşünce geleneğinin bütününe karşı tek başına "yapıçözümcü" bi savaş
vermektedir. Derrida özellikle, batı felsefesinin merkesindeki akıl varsayımını
hedef almıştır. Ona göre akıldan geçen herşeyin evrensel, zamandışı ve
durağan olduğunu varsaymak yanlıştı. Derrida yapısalcı üstdilin başarısızlığından,
onun yıkıcı erdemlerini koruyarak, olumlu bir sonuç elde etmeye çalışmıştır.
Bu araştırmanın
amaçları üç değişik düzeyde ortaya çıkmaktadır. Bu düzeylerde yapılması
hedeflenenleri aşağıdaki gibi ifade etmek olasıdır:
1- Mimari
düşünüş biçimindeki ikili karşıtlıkları ve kategorilere ayırılmış yapıları
ortaya koy. Bu, mekan yaratmanın temelinde yatan boşluğu (sınırsızlığı)
sınırlandırma karşıtlığından, ortogonal (dik açılı) mekan düzenleme alışkanlığının
(tek boyutlu uzaydan mutlak kurtulma, iki boyutlu uzaya geçiş) altında
yatan karşıtlıklara kadar uzanabilecek yapısalcı bir çözümlemeyi getirebilir.
2- Anlamlandırma
araçlarını, mimariye uygula. Örnekler üzerinden tartış (anlamlandırma araçlarından,
temel terim ve kavramlar bölümünde söz edilmiştir.)
3- Mimarinin
yapısalcı çözümlememeler yöntemiyle açıklamanın, tezde ortaya konan kapsam
çerçevesinde yapıçözücü eleştirisini yap. Eleştiride tezde ortaya konan
düşünce sisteminin dışına taşan bir eleştiriden kaçın.