muhteshambr  
 


yuva


doktora


e-posta

7- ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI VE ÖNELEŞTİRİ
Yapısalcı görüş düşüncenin nasıl işlediğiyle, dil ve kültür sistemleriyle, göstergebilimsel sistemin özellikle yapısal ilişkileriyle, kültür ve gerçeklikle ilgilenir. Bu yüzden, aşırı kuramsal ve aşırı spekülatif olmakla eleştirilir ve göstergebilimcilerin de kuramlarını nesnel ve bilimsel bir biçimde kanıtlama çabasına girmedikleri ileri sürülür. Ayrıca kuramlarını desteklemek için kullanılan bulguların oldukça seçmeci olması açısından da eleştirilmektedir.

Yapısalcılık, biçimsel bir araştırma alanı, boyutu olmayan bir soyutlama uzayı açar. Bu alan, "düşünme üzerine düşünme" diye tanımlanan felsefeye benzer ve onun genel bir dünya tablosu ortaya koymak için dayandığı akıl yürütme kurallarına uyar gibi gözükmektedir. Anlamın bir anlamlama süreci olduğunu iddia eder. Bu  maddesizleştirme ve biçimselciliği beraberinde getirir. Kişisel değil evrensel bağları yakalamaya çalışır. Yapısalcılığın eleştirel bakışlarında ise sorunun aşırı kişiye özgü hale geldiği görülür. Anlam, okuyanına göre değişir. Aşırı rölativisit ve irrasyonel olmakla eleştirilir.

Tüm bunlara rağmen yapısalcılığın düşünce açıcı, mimari gibi düşünce ve kültür ürünlerinin altında yatan ilişkileri anlama/anlamlandırmamızda farklı bir yöntem ortaya koyduğu açıktır.

Görgülcülüğe geri dönecek olursak, göstergebilim ve yapısalcılıktan temelde şu noktalarda ayrıldığını görürüz:
 

  • Tüme varımcı değil, tümdengelimcidir
  • Araştırma için evrensel, nesnel bir gerçekliğin mevcut olduğunu kabul eder.
  • İnsanların bu gerçekliği nesnel olarak araştırabilecek yöntemler geliştirebileceklerini kabul eder
  • bu gerçekliği açıklamak amacıyla geliştirilen varsayımların kanıtlanabileceğini ya da reddedilebileceğini kabul eder.


Görgül yöntemlerden, iletilerin açık, aşikar içeriğinin nesnel, ölçülebilir ve doğrulanabilir bir açıklamasını yapmak amacıyla kullanılabilen İçerik çözümlemesi bu araştırmada, mimari anlamlandırmanın düz anlamsal düzeyini çözümlemede yararlanılabilecek bir ölçme biçimi sunabilir.

Ayrıca anlamsal ayrıştırma yöntemi, insanların belli kavramlara karşı duygularını, tutumlarını ya da düşüncelerini araştırma yöntemi olarak Charles Osgood tarafından 1967'de geliştirilmiştir.Eğer bu duyguların, tutumların ve düşüncelerin büyük oranda kişinin toplumsal-kültürel deneyimlerinden kaynaklandığını varsayarsak, Osgood'un Barthes tarafından "yananlamlar" olarak nitelenen şeyi ölçmeye çalıştığını görürüz. Yöntem oldukça basittir; üç aşamadan oluşur:

1- araştırılacak değerleri belirlemek ve bunları beşli ya da yedili ölçek üzerinde ikili karşıtlık kavramları olarak ifade etmek

2- Bunları bir örnekleme ya da seçilmiş guruplara uygulamak ve herbir ölçekteki yanıtları kaydetmek

3 Sonuçların ortalamalarını almak.