Yapısalcı görüş
düşüncenin nasıl işlediğiyle, dil ve kültür sistemleriyle, göstergebilimsel
sistemin özellikle yapısal ilişkileriyle, kültür ve gerçeklikle ilgilenir.
Bu yüzden, aşırı kuramsal ve aşırı spekülatif olmakla eleştirilir ve göstergebilimcilerin
de kuramlarını nesnel ve bilimsel bir biçimde kanıtlama çabasına girmedikleri
ileri sürülür. Ayrıca kuramlarını desteklemek için kullanılan bulguların
oldukça seçmeci olması açısından da eleştirilmektedir.
Yapısalcılık, biçimsel
bir araştırma alanı, boyutu olmayan bir soyutlama uzayı açar. Bu alan,
"düşünme üzerine düşünme" diye tanımlanan felsefeye benzer ve onun genel
bir dünya tablosu ortaya koymak için dayandığı akıl yürütme kurallarına
uyar gibi gözükmektedir. Anlamın bir anlamlama süreci olduğunu iddia eder.
Bu maddesizleştirme ve biçimselciliği beraberinde getirir. Kişisel
değil evrensel bağları yakalamaya çalışır. Yapısalcılığın eleştirel bakışlarında
ise sorunun aşırı kişiye özgü hale geldiği görülür. Anlam, okuyanına göre
değişir. Aşırı rölativisit ve irrasyonel olmakla eleştirilir.
Tüm bunlara rağmen yapısalcılığın
düşünce açıcı, mimari gibi düşünce ve kültür ürünlerinin altında yatan
ilişkileri anlama/anlamlandırmamızda farklı bir yöntem ortaya koyduğu açıktır.
Görgülcülüğe geri dönecek
olursak, göstergebilim ve yapısalcılıktan temelde şu noktalarda ayrıldığını
görürüz:
-
Tüme varımcı değil, tümdengelimcidir
-
Araştırma için evrensel,
nesnel bir gerçekliğin mevcut olduğunu kabul eder.
-
İnsanların bu gerçekliği
nesnel olarak araştırabilecek yöntemler geliştirebileceklerini kabul eder
-
bu gerçekliği açıklamak amacıyla
geliştirilen varsayımların kanıtlanabileceğini ya da reddedilebileceğini
kabul eder.
Görgül yöntemlerden,
iletilerin açık, aşikar içeriğinin nesnel, ölçülebilir ve doğrulanabilir
bir açıklamasını yapmak amacıyla kullanılabilen İçerik çözümlemesi bu araştırmada,
mimari anlamlandırmanın düz anlamsal düzeyini çözümlemede yararlanılabilecek
bir ölçme biçimi sunabilir.
Ayrıca anlamsal ayrıştırma
yöntemi, insanların belli kavramlara karşı duygularını, tutumlarını ya
da düşüncelerini araştırma yöntemi olarak Charles Osgood tarafından 1967'de
geliştirilmiştir.Eğer bu duyguların, tutumların ve düşüncelerin büyük oranda
kişinin toplumsal-kültürel deneyimlerinden kaynaklandığını varsayarsak,
Osgood'un Barthes tarafından "yananlamlar" olarak nitelenen şeyi ölçmeye
çalıştığını görürüz. Yöntem oldukça basittir; üç aşamadan oluşur:
1- araştırılacak değerleri
belirlemek ve bunları beşli ya da yedili ölçek üzerinde ikili karşıtlık
kavramları olarak ifade etmek
2- Bunları bir örnekleme
ya da seçilmiş guruplara uygulamak ve herbir ölçekteki yanıtları kaydetmek
3 Sonuçların ortalamalarını
almak.